Gerçekten çok merak ediyorum: Bu ülkede insan gibi yaşamak için ne yapmak, nereye başvurmak gerekiyor? Ya da tam tersi, insan görünümlü sığırlar nerede yetişiyor? Bazı insanların “öküzruhlu” olabilmek için ekstra çaba sarfedip eğitim(!) aldığı kanaatindeyim….
Otobüsün içinde klimalar püfür püfür çalışıyor.. Sığırımız camı açıp ellerini dışarıya sarkıtıyor. 1 durak.. 2 durak.. 3 durak.. Sonunda şoför dayanamayıp ayağa kalkıyor ve zat-ı muhtereme camı kapatmasını söylüyor. Vay efendim sen misin o lafı diyen. Sığırımız, arenada kırmızı görmüş boğa gibi köpürüyor. Önce şoföre “sana ne lan” cevabını veriyor. Baktı ki cevabına cevap veren var, o vakit altta kalanın canı çıksın sistemi harekete geçiyor. “Sen otobüsünü kullan”, “işine bak”, “bi koyarım görürsün klimayı” tarzı sığırca sataşmalarına devam ediyor. Ta ki şoför lanet okuyup çenesini kapatana kadar…
Bu vakayı atlatıp ineceğim durağa geliyorum. Gençten bir kız, sırtında çantasıyla kapının önüne dikilmiş, kımıldamıyor. Yol vermesini istiyorum. Cevap müthiş: Ben bu durakta inmeyeceğim! E iyi de dişi öküzüm benim (ineğim mi deseydim acaba?) sen inmeyeceksin ama inecek olanı engelliyorsun. Üstüne de ultra gerizekalı bir bahane uyduruyorsun… Kimsin, nesin sen?
Metrobüse bineceğim. Kuyrukta bekliyorum. Durak tıklım tıklım, iki koldan insanlar durağa akın etmeye devam ediyor. Gelen araca, kapının önündeki 10-15 kişi biniyor. Sonra tık! Herkes bekliyor. Kenara çekilmek, arkadan gelene yol vermek yok.. Öküzün metrobüse baktığı gibi bakıyorlar…
Ahlak kelimesinin İngilizce karşılığı “moral”. Yani ahlaklı olmak için ille dini bütün, cinsellikten uzak olmak, suç işlemeyen biri olmak yetmiyor. “moral”inizin düzgün olması için herkesin toplumsal kurallara ayak uydurması gerekiyor. (Umarım, kelime şakası yaptığım için ağır hakaretlere maruz kalmam) Toplumsal kuralları öğrenmek için de profesör olmaya gerek yok.. Sokağa tükürülmeyeceğini, toplu taşıma araçlarında bağıra bağıra üstelik de dakikalarca konuşulmaması gerektiğini öğrenmek zor olmasa gerek.
Yok lan zordur kesinlikle. Ahlak kurallarının çoğu, içinde bulunduğunuz toplumdaki insanları örnek alarak öğrenilir. Biri sokağa tükürdüğünde, onu kimse uyarmazsa, bu davranışı ilk kez gören bir çocuk, bu eylemi “sıradan” olarak algılar; o davranışın doğru olduğunu farzeder…
“İmam osurursa cemaat sıçar” sözü herhalde ecnebilere ait değildir. Olsa olsa Türk atasözüdür. Çünkü bizde abartmak ve her durumda üste çıkmak esastır..
Hasbelkader buraya kadar bu yazıyı okuyan varsa kendilerine naçizhane bazı öğütlerimi sıralamak istiyorum:
* Siz, siz olun çocuğunuzun dar kalıplarla büyümesine müsade etmeyin. Herşeyi sizden ya da öğretmenlerinden öğrenmesi mümkün değil.
* Ahlaklı olmak sadece dini kurallar uymak, büyüklere saygı göstermek değildir.
* Yasaklayarak hiç bir şeye engel olamazsınız. Çocuğunuz porno film izlemesin istiyorsanız neden izlememesi gerektiğini anlatın (Unutmayın: Yasaklarsanız, bir yolunu bulur izler! Yasakların, insanı kendine çekme huyu vardır) Eğer ki çocuğunuzu sizin istemediğiniz bir şeyi yaparken yakalarsanız (ki bir gün muhakkak size yakalanır) karşısında yaptığı eylemin neden kötü olduğunu ve neden yapmaması gerektiğini anlatan bir ebeveyn bulsun. Günah, yasak, suç, hastalık kelimelerini de mümkünse kullanmayın… (Gerekiyorsa bir psikoloğa danışın!) Çocuğunuzu korkutarak, kadın/erkek bedenini tanımasına izin vermezseniz, bu daha büyük sonuçlar doğurabilir. Tecavüzlerin, kadına uygulanan şiddetin ve cinayetlerin bir kısmının sebebi cinsellikle geç tanışan erkeklerdir. (Kaynak: G.tüm) Unutmayın yasak olan her zaman daha fazla merak uyandırır.. (Porno izlemenin günah olduğunu düşünürken, kız çocuklarının 13 yaşında evlendirilmesine göz yumuyorsanız sizin de psikoljik tedaviye ihtiyacınız var demektir..)
* Çocuğunuz 15 yaşına geldiğinde sigara bağımlısı olmasın istiyorsanız ona sigarayı yasaklamayın. 10 yaşında “şu sigarada ne buluyorsun, ben de içicem” diyen çocuğunuzu dövmek yerine sigaranın önce ciğerler, sonra vücudun geri kalanına verdiği hasarları gösteren “makul” videoları izletin. Gençlik yıllarımda bazı arkadaşlarım ailesinin haberi olmadan sigara içiyordu. Anne-babası “benim çocuğum sigara içmez” desin dursun, onlar sigaralarını içmeye devam ediyorlar..
* Ahlak kurallarının temelinde “insana saygı” vardır. “Topluma saygı” sonra gelir. Kendine saygısı olmayanın kimseye saygısı olamaz. O yüzdendir ki en ufak sözlü atışmalar 1-2 cümleden sonra “senin ananı avradını..” ya da “lan sen kimsin o… çocuğu” cümleleriyle hararetlenir. Çünkü, kendimizi savunmak için küfür etmekten ve sonrasında kavga etmekten başka birşey bilmiyoruz…
* Türkçe’de noktalama işaretleri arasında “a…na koyayım” kalıbı yoktur. Siz de her cümlenizin sonunda bu kalıbı kullanıyorsanız bir yerde hata yapıyorsunuz demektir. Bu da çocuğunuzun da aynı hataya düşme riskinin en az %51 olduğu anlamına gelir…
* Çocuklarınıza neyi yasaklayıp neyi yasaklamayacağınıza karar verin: Hiç bir şeyi yasaklamayın! Bir şeyi yapmalarını istemiyorsanız yasaklamak yerine zararlarını anlatın. Yapmalarını istemediğiniz eylemi gerçekleştirdiklerinde başlarına neler gelebileceğini tarif etmeye çalışın. Ama bunu yaparken çocuklarınızın psikolojisini “söküp atmayın”. Öğrenmenin yaşı olmadığı gibi öğretmenin de yaşı yoktur.
* Farkettiyseniz hep çocuklardan bahsediyorum çünkü ahlak kurallarının çoğu çocukken öğrenilir. Ancak diyelim ki, o kadar şanslı değildiniz ve bazı şeyleri vaktinde öğrenemediniz.. Üzülmeyin, hiç bir şey için geç değildir… Daha iyi bir toplumda yaşamak istiyorsanız işte 3 altın kural:
1- Kendinize yapılmasını istemediğiniz bir şeyi başkasına yapmayın. Size küfredilmesin istiyorsanız, her fırsatta küfür etmeyin. O durakta inmeyecekseniz kapının önünde durmayın. Yayalara yol verin, insanlara gülümseyin, selam verin, onlara saygı duyduğunuzu hissettirin. Siz birine kötülük yapmazsanız, o da size kötülük yapmaz. En azında yapsa bile yaptığında utanır. Tabi ahlak kurallarından haberi varsa…
2- Kurallar, uymak içindir evet yanlış okumadınız kurallara uyun! Erkekler askerlik dönemlerindeki kurallara, çoğu gereksiz diye bakarlar ancak o kurallar yüzlerce yıllık tecrübenin sonucudur. Atış taliminde, tüfeğiniz arızalanırsa tüfeği yere bırakıp herkesin atışı bittikten sonra ayağa kalkmanız söylenir. Ateş almayan tüfeğin namlusunu komutana çevirip ayağa kalkarsanız dayak kaçınılmazdır.. (ha silah ateş alır da “istemeden” birinin canına kastederseniz o zaman ömür boyu sürecek vicdan azabı ve hapis cezası sizin için sürpriz değildir!)
3- Başkasının yapıyor olması, o davranışın doğru olduğu anlamına gelmez. İtalya Başbakanı Berlusconi’nin 16 yaşındaki kızla yatması ahlaksızlıktır ve üstelik suçtur! Babamın bir lafı vardır: “Sui-misal, misal değildir” yani kötü örnek, örnek değildir. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırmak için aklınızı ve vicdanınızı kullanın..
Bu da bonus: Sabırlı olun. Kesinlikle.. Bakın buraya kadar sabırla okuduğunuza göre siz de bazı şeylerin hatalı olduğuna inanıyorsunuz. Ya da “lan adam o kadar yazmış, okuyayım da boşa gitmesin” diye düşündünüz ve bana saygı gösterdiniz.. Kaybınız? En kötü, bir kaç dakika kaybedersiniz. Sonra kazanan yine siz olacaksınız…
Sözün kısası, insan olmak parayla ya da “özel eğitimle” alakalı değildir. Önce kendimize saygı duymakla ilgilidir. Siz, ne kadar kaliteli bir yaşam sürmek istiyorsanız, onu yaşayabilirsiniz.. (Dikkat! Lüks demedim, kaliteli dedim. Kalite zenginliğin tekelinde olan bir kavram değildir..)
Son olarak siz siz olun… Evet bu kadar 🙂 Anlamadıysanız, Tarkan’dan size gelsin: Başkası olma kendin ol, böyle çok daha güzelsin…
Also published on Medium.