New York: Bir Amerikan Rüyası

Amerikan Rüyası'nın sembolü Özgürlük Heykeli

Amerikan Rüyası’nın sembolü Özgürlük Heykeli

New York, bir Amerikan rüyası olarak tanıtılan, ancak biz Türkler için alışması pek kolay olmayan şehir… Evet, bazıları için gerçekten de “hiç uyumayan şehir” olabilir ancak ilk defa gelenler için bol eziyetli bir şehir…

New York ile ilgili söylenecek o kadar çok şey var ki, nereden başlayacağımı kestirmekte zorlanıyorum. İlk bakışta, gökdelenler yüzünden gökyüzünü görmekte zorlandığınız, insan kalabalığı yüzünden zaman zaman karşı caddeye bile geçemediğiniz, her köşe başındaki trafik ışıkları yüzünden oldukça yoğun bir araç trafiğine sahip, bol gürültülü ve son derece canlı bir şehir New York.

New York devasa gökdelenlere dolu bir şehir. Çoğu caddede gökyüzünü göremiyorsunuz..

New York devasa gökdelenlere dolu bir şehir. Çoğu caddede gökyüzünü göremiyorsunuz..

Lafı fazla dolandırmadan kısa kısa New York notlarımı paylaşmak istiyorum..

– New York’a uçmak için tercih etmeniz gereken havayolu kesinlikle Türk Hava Yolları. Diğerlerinin dolmuştan farkı yok. Ayrıca imkanınız varsa biletinizi olabildiğiniz kadar erken alın ve Comfort Class alabilme imkanınız varsa tercihinizi bu yönde kullanın. Tabi bacaklarınız ön koltuğa yapışık vaziyette 11 saat uçmak hoşunuza giderse ekonomiyi tercih edebilirsiniz…

– Gitmeden önce hattanızı yurtdışı kullanımına AÇTIRIN! Ve bunu mutlaka uçuş gününden önce yapın. Ayrıca oradan hat almak yerine konuşma, sms ve internet paketi almayı unutmayın. Paket almazsanız faturanızı görünce şok olabilirsiniz.. (tabi bazı alt kademe operatörlerin faturasız hattını kullanıyorsanız yurt dışında internet kullanamayacağınızı hatırlatırım) Amerika’dan hat alır internete girerim diyorsanız avucunuzu yalarsınız. Çünkü orda bizdeki gibi elini kolunu sallayan hat alıp internete giremiyor. Faturasız (ön ödemeli) hat alacaksanız internete girmek için cihaz da almak zorundasınız. Hem hatta hem internete ayrı ayrı praa vermek yerine kendi operatörünüzden haftalık ya da ihtiyacınıza göre günlük mobil internet paketi alabilirsiniz. Yok böyle yapmazsanız AT&T mağazasına girip “iPhone’umda kullanmak için ön ödemeli hat almak istiyorum” dediğinizde “Eğer cihazı AT&T’den almadıysanız, iPhone’unuzda internet kullanamazsınız” diye cevap verirler. “Peki bana internet lazımsa?” diye sorarak üstelerseniz de “O zaman wi-fi kullanın” diye tokat gibi cevabı alıp tıpış tıpış mağazadan çıkarsınız..

– New York’ta yapmamanız gereken en önemli şeylerden biri taksiye binmek! Zinhar uzak durun. Taksi şoförleri Pakistan’lı, Hindistan’lı ya da zenci, ki zenci diyerek kesinlikle aşağılamıyorum aksine onlar diğerlerinden daha “anlaşılabilir”. Taksiler eski, yeni olanlar muhtemelen ya Ford Transit ya da Jeep. Taksi New York’ta pahalı hem de çok pahalı!

– New York’ta özellikle de Manhattan civarında oteller çok pahalı. Çoğunda kahvaltı ve hiç birinde vergiler fiyata dahil değil. (Aç parantez: New York’ta hiç bir şeyin fiyatına vergi dahil değil. Birazdan değineceğim. Kapa parantez: ) Otelde yemek yemeyi aklınıza bile getirmeyin. Kahvaltı kişi başı 20-30$, akşam yemeği de ne içeceğinize bağlı olmakla birlikte kişi başı 30-40$’dan aşağı olmaz. O yüzden dışarıda yiyin.

Çin yemeği, tercih edebileceğiniz nispeten ucuz alternatiflerden biri.

– Yemek ve içmek diğer pek çok şeyde olduğu gibi Türkiye’ye göre pahalı. (0,5Lt şise su yol kenarındaki büfelerde 1$, markette 1,5$!) Ayak üstü atıştırmak isterseniz Hotdog 2$ ama mümkünse uzak durun. Domuz eti konusunda paranoyanız varsa, kötü kokusuna aldırmadan her köşe başında görebileceğiniz, üzerinde “Halal Food” yazan arabalardan birşeyler almak istereniz de en az 4-5$ ödersiniz. Türkiye’de yol kenarında araçtan dürüm alırsanız en fazla 5 liradır ama New York’ta 8-9TL ve alıştığımız tatdan oldukça uzak…

Yemek için seçenek o kadar fazla ki bazen aklınız karışıyor. Neredeyse her köşe başında bir pizzacı, çörekçi (donut) bulabiliyorsunuz. En ucuz yemek seçeneği bu küçük dükkanlar.

Karton ya da plastik kahve bardakları Amerikalılar’ın neredeyse birer uzvu haline gelmiş. Her blokta mutlaka bir kahve dükkanı var ve yolda yürüyen 10 kişiden en az dördünün elinde kahve bardağı görebilirsiniz.

Starbucks Passbook Card

Starbucks Passbook Card ile ödemelerinizi 1 saniyede yapabilir, bakiyenizi telefon ekranınızdan takip edebilirsiniz…

İlgilisi için biraz detay vereyim: Starbucks, Apple’ın Passbook uygulamasının en çok kullanıldığı yerlerden biri. (Siparişi ver, iPhone’undan Starbucks uygulamasını açıp ekrandaki barkodu okuttur ve kahveni al.. Bu kadar basit 🙂 Para üstüydü bozuk paraydı, kredi kartıyla mı ödesem derdi yok ve 5 yıldıza (3$ üzeri her 5. alışverişten sonra) bir kahve hediye! (Ekstranın ekstrası bilgi: Türkiye’de 15 yıldıza bir kahve hediye) Starbucks uygulaması sayesinde yanında kart taşıma, şifre girme, kartta bakiye kalmamış, tekrar yükleme yaptırma derdi yok. (Ekstranın dibine vuran bilgi: Apple’ın Passbook uygulaması yaygınlaştıkça mobil ödeme daha da önemli bir hal alacak ve plastik kredi kartı kullanımı giderek azalacak..)

Tren Bileti: New York'ta ulaşım hiç de ucuz değil!

Tren Bileti: New York’ta ulaşım hiç de ucuz değil!

– New York’a seyahate yani eğlenmeye geliyorsanız kesinlikle her gününüzü planlayın. Kalacağınız oteli ona göre seçin. (New York’da ucuz otel yok demiş miydim?) Geceliği 30-40$ daha ucuz diye şehirden uzak otelleri tercih ederseniz bunun daha fazlasını ulaşım için ödemek zorunda kalabilirsiniz. New York’ta raylı sistem son gerçekten inanılmaz. Neredeyse her yere metro veya tren kullanarak ulaşabilirsiniz. Fakat ne yazık ki metro da Türkiye’ye göre pahalı. Gerçi katettiğiniz mesafeyi göz önüne alırsanız ödediğiniz fiyat çok değil ama yine de göze batıyor. Metro ve tren istasyonları ayrı bir dünya gibi. İstasyonlara indikten sonra dakikalarca yürümeniz ve hangi metronun nereye gittiğini bilmeniz gerekiyor. Bizdeki gibi “gelen metroya bineyim” deme lüksünüz yok. Aynı istasyondan şehrin farklı yönlerine gidebilme imkanınız var. Bu yüzden sıradaki metronun sizin gitmek istediğiniz istikamete gitmeme olasılığı yüksek 🙂 İstasyondaki bilgi ekranlarını çok iyi takip etmelisiniz yoksa kendinizi şehrin başka bir ucunda bulabilirsiniz. Daha da kötüsü yanlış bilet sahibi olduğunuz için cezalı ücret ödemek zorunda kalabilirsiniz.

5. Bulvar'daki meşhur Apple Mağazası..

5. Bulvar’daki meşhur Apple Mağazası..

– Herkesin en çok merak ettiği şey alışveriş. New York’ta ucuza alışveriş yapmak istiyorsanız devasa gökdelenlerin altındaki mağazalardan uzak durun. Bunun yerine Wall-mart ya da Bestbuy tarzı mağazalara bakın. Elektronik eşyalar tabi ki Türkiye’ye göre ucuz ama bedava değil. %9’a yakın vergi fiyatlara dahil olmadığı için kasada sürpriz yaşamamak için (benim gibi) her gördüğünüzü sepete atmayın 🙂 Ben Apple Store’da AppleStore iPhone uygulaması ile Express Checkout ve EasyPay kullanarak alışveriş yaptım. EasyPay ile mağazanın içinde ne almak istiyorsanız uygulamanın içinden sepete ekleyip ödemesini kredi kartınızla yapıyorsunuz ve 1 saat içerisinde ürünlerinizi hazırlayıp teslim ediyorlar. Express Checkout ise mucizevi bir alışveriş deneyimi. Raftan ürünü alıyorsuz, barkodunu programa okutup anında ödemesini yapıyorsunuz ve ürünü çantanıza atıyorsunuz! Bu kadar basit. (İsterseniz herhangi bir görevliden Apple logolu beyaz alışveriş çantası da alabiliyorsunuz.) Çıkışta herhangi bir güvenlik denetimi varmış gibi görünmüyordu ama koskoca Apple binlerce kişinin girdiği mağazayı başıboş bırakmamıştır herhalde 🙂 Kısacası benim gibi ciddi bir Apple fanatiğiyseniz Express Checkout’u mutlaka deneyin ama kendinize hakim olun! Mağazadan çıktığınızda sermayeyi kediye (elmaya) yüklemiş olma ihtimaliniz yüksek 🙂

– Kasım ayı New York’u ziyaret etmek için pek uygun bir zaman dilimi değil: Soğuk! Mümkünse sonbahardan önce ziyaret edin.Gökdelenler nedeniyle caddede yürürken rüzgarı çok fazla hissetmiyorsunuz ancak karşıdan karşıya geçmek için köşeye gelince zaman zaman sert rüzgar tokat gibi çarpabiliyor.

Son olarak, dünyanın neresine giderseniz gidin bir “tanıdık” birine denk gelmek bulunmaz bir nimettir. (E tabi ki kaçamak yapıyorsanız, tam tersi :)) İlk New York seyahatimde bana yardımcı olan arkadaşım Hüseyin Taran ve beni köşe bucak gezdiren Serkan Karatepe’ye teşekkür etmek isterim. Her ikisiyle de liseden mezun olduktan sonraki 14 yıl boyunca yüzyüze görüşme fırsatı bulamadım ama “dünya küçük” lafını ispatlarcasına New York’ta yollarımız kesişti. Umarım tekrar görüşürüz..